Ramazan gerilerde kaldı, ama önümüzde yine mübârek günler var. İşte Zilhicce, çok müstesnâ bir ay; içinde istifade edilmesi gereken faziletli günler, sevaplı geceler, kârlı ibâdetler var. Her şeyden önce bu güzel ay, İslâm'ın beş temelinden birini teşkil eden ve cihanşümûl bir ibâdet olan Hacc farîzasının îfa edildiği aydır. İnsanların, Dünya'nın en mukaddes beldesi olan Harem bölgesine akın ettikleri günler... Hacca niyet edenler, yollara düşer, o mukaddes beldelere varırlar, “Lebbeyk Allahümme lebbeyk!” diye çağrışırlar. Baş açık, yalın ayak, ihramlara bürünmüş bir tarzda, Kâbe'yi ziyâret/tavaf ederler; Safâ-Merve arasında sa'yeder, Mina'da, Arafat'ta, Müzdelife'de bulunur, gözyaşlarıyla dua eder, şeytan taşlar, kurban keser, Mevlâ'nın afv ve mağfiretine mazhar olmaya çalışır, arınmış olarak yurtlarına dönerler. Ayrıca Medîne-i Münevvere'ye uğrayıp Kâinât'ın Efendisine (Aleyhisselâm) de bir selâm çakar, oranın da mânevî atmosferinden istifâde ederler. Kötü iş yapmadan, günahlara bulaşmadan, çekişme/çatışmaya, itişme/kakışmaya girişmeden; tatlı söz ve edepli hareketlerle, takvâlı/huşûlu ibâdetlerle, kalbi rikkatli, gözü yaşlı, davranışları dikkatli, niyeti hâlis, arkadaşlığı sâlih şekilde yapılan bir haccın mükâfatı umarız ki cennettir.
Zilhicce'nin bayrama kadarki on günü, çok feyizli/sevaplı/kıymetli/mübârek günlerdir. Bu günleri mümkün oldukça hayırlı, ibâdetli, oruçlu geçirmeye gayret göstermelidir. Hele Zilhicce'nin dokuzu Arefe günü, senenin en hayırlı günüdür; o gün Rabb'ül-Âlemîn sayısız kulunu afv ü mağfiret eyler. Bu yüzden o gün iyi değerlendirilmelidir.
Zenginler kurbanlarını mutlaka kesmeli/kestirmeliler. Ma'lumdur ki bu bayramın hâtırası Efendimizin (Aleyhisselâm) mübârek dedeleri olan Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail'e (Aleyhimesselâm) uzanır. Hz. İbrahim, sahîh/ilâhî bir rüyasında, oğlu İsmail'i kurban etme işâreti alınca, durumu gözyaşları içinde ona açıkladı; o itâatkâr evlât da; “Ey babacığım! Emrolunduğunu yap, inşaallah beni sabır ve tahammül, itaat ve metânet gösteren biri göreceksin!” diye cevap verdi. Böyle bir Zilhicce'nin 10'uncu günü Hz. İbrahim, kurban etmek üzere oğlu İsmail'i Mina'ya getirdi. Fakat bu esnada Cenab-ı Hak'tan vahiyle: “-Ey İbrahim! Sen rüyadaki emri uygulamakta sadâkat gösterdin, imtihanı kazandın; oğlun da emsalsiz bir itaat/teslimiyet gösterdi. Şimdi, oğluna bedel gönderdiğim şu azim koçu kurban eyle!” tarzında emr-i ilâhî gelince Allah'a koç kurban ettiler. Bu hâtıraya binâen dinimizde de, zenginlere, bayramda kurban vâcip oldu. Aynı şekilde, hacdakilerden “hacc-ı Temettü” veya “hacc-ı Kıran”a niyet edip, hem haccı, hem umreyi beraberce edâ edebilenlere de, bu mazhariyetlerine bir şükrâne olarak kurban vâciptir.
Bu ayda, haccetmeyip yurdunda kalanlar için de nice sevaplar vardır. Özellikle ilk on gün, Kur'an'da işâret olunan, yüce Allah'ın rahmet deryasının coştuğu/taştığı günlerdir. Mü'minler o günleri oruç tutarak, ibadetle, hayırla geçirmeye çalışmalıdırlar. Özellikle Arefe günü... “Bir, kimse Arefe günü oruç tutarsa, Allah onun iki senesinin günahlarını mağfiret eder: Bir önündeki senesi, bir de geride bıraktığı sene...” buyrulmuştur. Arefe ve bayram gecelerini ibâdetle ihyâ etme hakkında da teşvikler var. Yalnız hacılara oruç mekruh. Çünkü sıcaktan/maşakkatten hac vazifelerini aksatabilirler; onlar haccını yapacaklar; yorulmamalılar.
Zilhicce'nin on günü hakkında âyetler de var: Müfessirler, (Ve'l-fecr ve leyâlin aşr…)'daki on gece, Zilhicce'nin ilk on gecesidir, demişlerdir. “Fecre, on geceye, hem çifte, hem teke andolsun…” Efendimiz buyurmuş ki: “Buradaki on günden murad K. Bayramı'nın evvelindeki, Zilhicce'nin bu Kurban'a kadarki on günündür.” (Ve'l-vitrü, yevmu Arefe); “Tek gün denilen de Arefe günüdür.” (Veş-şef'u, yevmu'n-nahr); ‘Çift' sözüyle kasdedilen de K. Bayramı'dır.” Anlaşılıyor ki bu on günün, Kur'an'la, hadisle önemine işâret edilmiştir. Mûsâ (Aleyhisselâm) anlatılırken buyrulur ki: (Ve vâadnâ Mûsâ selâsîne leylen); “Biz Mûsâ ile otuz gün için sözleştik; (ve etmemnâhâ bi-aşr) sonra bu otuzu, on gün daha ekleyerek kırka tamamladık.” (A'raf, 142). Buradaki “aşr”, Zilhicce'nin ilk on günüdür. Yâni şu önümüzdeki günler... (Fe-temme mîkâtü rabbihi erbaîne leyleten). “Böylece Mûsâ (Aleyhisselâm) Tur Dağı'nda Mevlâ'sına kavuşmaya hazır hâle gelmesi için, işte bir otuz gün oruç tutarak, on gün daha ekleyerek, ondan sonra Rabbisinin huzuruna varmış; sonra da, (Rabbi erinî enzur ileyk) (A'raf, 143), “Yâ Rabbi, cemâlini göster de göreyim!” dediği o buluşmaya bugünlerde hazırlanmıştır. Evet, Hacca doğru giden günlerdeyiz… bugünler, kıymetlidir. Önümüzde çok muazzam bir ibadet (hac) var, tabii gidebilenler için. Amma gidemeyenler için, bu on gün on gece çok önemli.
Bu günlerde ibadetleri/hizmetleri/nâfileleri (ki nâfileler Allah'a yakınlığı simgeler) artırmak lâzım! Çünkü, rivâyete göre; “Efendimiz, Zilhicce'nin dokuz günü oruç tutardı.” Bu günlerde yapılan ibâdetler Rabbimize çok sevimlidir. Yine Kur'an-ı Kerim'de haccı bildiren âyet-i kerime'de, (Hac, 28); (Liyeşhedû menâfia lehüm ve yezkürüsmellâhi fî eyyâmin ma'lûmât) buyrulmaktadır. “-…Bunun kendilerine sağlayacağı çeşitli faydaları görsünler ve Allah'ın kendilerine rızk olarak verdiği kurbanlık hayvanları, belirli günlerde Allah'ın adını anarak kurban etsinler. Siz de onların etinden hem kendiniz yiyin, hem de yoksula ve fakire yedirin!” diye bugünlerin işâret edildiğini âlimlerimiz bildiriyor. “Eyyâm-ı ma'lûmât!” Sayılı günler… İşte bu günler. Kur'an-ı Kerim'deki nice âyet bu günlerin fazl u kemâline işâret etmekte. Bu günlerde ibâdet ve taatin sevaplı olduğunu, çeşitli ibadetlerin bu günlerde toplandığını âlimlerimiz tavsiye buyuruyorlar. Onun için bu günlerde tevbe etmeli, ibâdet ve tâate ağırlık vermeli!
Hadis-i şerif'in sonunda Peygamberimiz (Aleyhisselâm); “Bu aşr-i Zilhicce'de Lâ ilâhe illâllah demeyi, ‘Allâh-u ekber' diye tekbir getirmeyi; tahmîdi (hamd ü senâ) çoğaltın!” buyurmuş. Zâten haccı anlatan birçok âyette Allah'ı çok zikretmemiz gerektiğine işâret ediliyor. Sahâbe-i Kiram (ra) da bu günlerde zikri artırırlardı. İbn Ömer, bu günlerde Mina'da yüksek sesle tekbir getirirmiş. Evinde, namazların arkasında, yatarken, bahçesindeyken, toplantıdayken, yolda yürürken tekbir getirir, zikreder ve hattâ bunu âşikâre yaparmış. Âşikâre olması da müstehaptır. Onun için bu günleri zikirle, ibadetle, tâatle, hizmetle, namazla, oruçla değerlendirmek lâzım! Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Arefe'dir. Yüce Mevlâ bu mukaddes günde nice mücrim kulları lutf u keremiyle afv ü mağfiret buyurur, rahmetine erdirir, rıza'na döndürür, Cehennemden âzad eder, ehl-i cennet arasına alır. Bu ne büyük mutluluk, ne muazzam mükâfat, ne muhteşem devlet!
Arefe günü akşam ezanından sonra ahali Arafat'tan Mekke tarafına doğru Müzdelife denen mübârek mevkie gelirler, geceyi orada geçirir, bayram sabah namazını orada kılarlar, dua eder, vakfe yapar, sonra Mina'ya doğru akarlar. Varsa oradaki çadırlarına gelir, Cemre-i Akabe (Büyük şeytan taşlama) vazifesini yapar, kurban kesmesi gerekenler kurban keser, sonra saçlarını tıraş eder, ihramdan kısmen çıkarlar, buna “tahallül-i evvel”, yani, ilk serbest olma kademesi denir; bazı ihram yasakları kalkmış olur. Bütün yasaklı işlerin serbestleşmesi ancak farz tavaftan sonra olacaktır.
Mina'da ve Mekke-i Mükerreme'de bayram günleri diğer yerlerdekinden çok farklı, çok telaşlı ve çok izdihamlıdır; çünkü yüzbinlerce insan aynı vazife ve ibâdetleri yapmak için aynı mekânlarda bulunmak zorundadır. Bir ana-baba günü; mahşer yeri misâli ibretli bir âlem... Dünyanın her yerinden, her cinsten insan karşınızdadır; çok büyük bir imtihan yaşamaktasınızdır. Kibar olmalı, kimseyi ezmemeli; ibadetlerimizi güzelce yapmalı, şeytana uymamalı; muazzam derecede sabırlı ve fedâkâr olmalıdır. Kalabalıktan sıyrılmasını, tehlikelerden uzak durmasını iyi bilmelidir; vazifelerimizi yaparken sâkin ve emin zamanları kollamalıdır; işimizi iyi görecek, hatâ yapmamaya gayret edecek, bol bol zikir yapacak, ibadet edecek, hayr işleyecek, Allah'ın sevgisini, rızasını, takdirini, cennetini, cemâlini kazanmaya çalışacağız. Zor, ama sonuç çok güzel!
Zilhicce'nin dokuzu.. Kurban Bayramı'ndan bir gün öncesi Arefe günü, hacca gidemeyenler oruç tutulmalılar! Kamerî ayların sonuncusu olan Zilhicce'de oluyor hac. Zilhicce'nin dokuzunda Arafat'a çıkılıyor, 10'u da Bayram. Zilhicce bitti mi, artık kamerî sene doluyor, ondan sonra yeni yıl geliyor. Yeni yıl da Muharrem'le başlıyor. (…Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce). Hadis'te, “Kim, Arefe günü oruç tutarsa, Allah onun iki senelik günahını bağışlar.” buyrulmakta. Bir günlük oruçla iki senelik günah bağışlanıyor. Önündeki bir yılın günahı, ve bir de, geçirmiş olduğu, mâzide kalmış senenin günahı. Çok ilginç... Demek ki geçmişe de şümûlü var, geleceğe de.
Zilhicce'nin sekizi “terviye” günüdür. Hacıların Arafat'a çıkmasından bir önceki gündür. O gün, yolculuk var diye çeşmelerden/kuyulardan develeri iyice sulayıp, suya kandırırlarmış. Deve suyu da depo edebilmekte. Onun için terviye, suya kandırma, demektir. Develeri iyice besleyip hac hazırlığına girişme günü demektir. Arafat yolu uzun olduğundan bir günde gitmezlerdi, terviye gününde Mina'ya gidilir; beş vakit namazı orada kılınırdı, (öğle, ikindi, akşam, yatsı ve ertesi Arefe gününün (Zilhicce'nin 9'u) sabah namazı); sonra da Arafat'a doğru; “Lebbeyk, allahümme lebbeyk...” “Emrettin, geliyorum, tekrar tekrar Sana itâat ve icâbetimi arz ediyorum yâ Rabb!” diye, aşk u şevk ile, göz yaşlarıyla, haşyet ve huşû ile, edeple seller gibi akar giderler. “Kim Zilhicce'nin sekizinde (tevriye) oruç tutarsa; bu oruç, bir senelik günahın keffâreti olur.”
Sonra da bayram geliyor. Bayram gününe de “yevm-i nahr” denir. Nahr, deveyi kurban etmek demek. Biz de kurban bayramı diyoruz. “Iyd-i adhâ”; adhâ, kurbanlığın ismidir. Yâni kurbanlık hayvanı kesme bayramı.. Bu günler çok önemli. Nebiler Sultanı (Aleyhisselâm) buyurmuş ki: “Allah indinde günlerin en hayırlısı, Kurban bayramı günüdür.” Zilhicce'nin 10, 11, 12 ve 13. günleri. Demek ki bu günler hakkında, Zilhicce'nin on günü hakkında, özellikle dokuzu hakkında, bayram günü hakkında… çok hadis-i şerif/rivâyet/teşvik var. Efendimiz (Aleyhisselâm) dokuz gün oruç tutardı. Bayram günü oruç haramdır. Bayramda herkes et yiyecek, bayram edecek… Allah'ın “bayram edin!” dediği zamanda oruç uygun olmaz. Kurban günleri senenin oruç tutulmayan günleridir. Ama terviye ve Arefe gününde oruç tavsiye ediliyor. Kaçırmamalı!
Allah bu günlerin feyzinden/bereketinden faydalanmayı nasîb etsin. Büyük mükâfâtlar ihsân eylesin. Bayramı, rızası dâiresinde idrak etmeyi, hakikî bir bayram yapmayı nasîb etsin. Nice nice bayramlara, mübârek günlere sıhhat ve âfiyetle eriştirsin. Tabii, inananın asıl bayramı âhirette, cenneti kazandığı gün olacaktır. Cennete girmeyi, Peygamberimiz'e (sav) komşu olmayı cümlemize nasîb eylesin.
“Iydiniz saîd, ömrünüz mezîd, her rûzunuz bir ıyd olsun!”

Bayram Kusursuz



kaynak;http://www.herkul.org/index.php/dusunce-helezonu/yazarlar/2753-Hangi%20G%C3%BCnlerdeyiz?